{ "title": "Omurilik Kitlesi", "image": "https://www.omurilik.gen.tr/images/omurilik-kitlesi.jpg", "date": "21.01.2024 20:23:10", "author": "esma kınık", "article": [ { "article": "Omurilik kitlesi, omurilik tümörleri omuriliği saran tabakanın arasında ya da tabakanın yüzeyinde gelişen anormal hücre kütleleridir. İyi huylu olarak adlandırılan yani yayılma olasılığı olmayan tümörlere, kanserli ve yayılması yüksek muhtemel tümörlere oranla daha sık rastlanmaktadır. Bazı tümörler vücudun farklı yerinde kanser olarak başlayıp omuriliğe sıçramış olsa da bunlara ikincil tümör adı verilmektedir. Omurilik tümörlerinin büyük bir çoğunluğu birincil tümör yani omuriliğin içinde başlayan tümörlerdir. İyi huylu tümörler bazı ailelerde daha sık görülmektedir. Genetik olarak. Bunun dışında pek çok durumda tümöre neyin sebep olduğu net bir şekilde bilinmemektedir.

Klinik bulgulara göre tümörün omuriliğe yaptığı baskının aşamalı olarak geliştiği gözlenmektedir. Olguların yüzde 80 ninde başlangıç evresinde tümörün yerleştiği bölge genellikle ağrılı olmaktadır. Ağrının nedeni sinir kökleri üzerindeki baskıdan kaynaklanmaktadır ve bu ağrı genellikle iki yanlı bir yayılım göstermektedir. Omuriliğe baskı ile klinik belirtilerin ortaya çıkması arasındaki süre tümörün yerine ve büyüme hızına bağlı olarak değişmektedir. Başlangıçta görülen ağrılı evreyi, bir dizi sinir sistemi bozuklukları izlemektedir, bunlarda baskının ilerlemesini ortaya koyan belirtilerdir. Bu belirtiler hareket eksikliklerinden felce kadar birtakım olumsuz durumlar ortaya çıkmaktadır.

Eğer baskı nedeni giderilmez ise süreç son aşamaya gelir ve tam duyu yitirimi, deride beslenme bozuklukları, sık görülen yatak ülserleri gibi birtakım belirtiler ortaya çıkar. Omurilik kitlesinin tanısını koymak amacıyla birtakım incelemeler yapılmaktadır. Öncelikle hastaya bir zararı olmadığından dolayı ve tanı koymada yanılma payının az olması nedeniyle tomografi ve MR yöntemlerine başvurulur. Bu işlemlerin dışında omurilik boşluğunun kontrast madde verilerek görüntülenmesi yöntemi olan miyelografi uygulanmaktadır.

Omuriliğin damarla ilgili olan hastalıklarında ise anjiografi yöntemi daha yararlı sonuçlar vermektedir. Omuriliğe baskı yapan en doğru tanı koyucu bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonanas ve miyelografik incelemelerin ortak sonucuyla elde edilir. Beyin ve omurilik sıvısının incelenmesinde lomber ponksiyon yani bel omurları arasından iğne yöntemi ile sıvı alınması yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntemle alınan sıvıda protein yoğunluğunun arttığı görülür. Bu incelemede bazı özel yöntemler kullanılarak birincil tümörlerde seyrek yayılım ile oluşan tümörlerde is daha sık olarak tümör hücreleri ortaya çıkarılabilir.

Cerrahi girişimle tümör alınır. İyi huylu, omuriliğin dışında ve sert zar dışı tümörler genelde cerrahi yöntemle tedavi edilmektedir. Omurilik içi tümörlerin tedavisinde cerrahi girişimin başarısız sonuçlar doğurma ve ölümle sonuçlanma tehlikesi oldukça yüksektir. Bununla birlikte mikro cerrahi yönteminin gelişmesiyle daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Işın tedavisi gerek ağrısının azaltılmasında gerekse birincil yayılım odağı olan tümörün denetlenmesini sağlamaktadır. İlaç tedavisi ile ya da tek başına ilk önce başvurulan tedavi olabilir ya da cerrahi girişimden sonra uygulanmaktadır. Işın tedavisi ve cerrahiden sonra ya da ilk seçenek olarak ışın tedavisi ile uygulanabilir. İlaçların seçimi tümörün tipine ya da başka yerlere yayılımına bağlıdır.

" } ] }